18 Mart 2014 Salı

Bir Kitap Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında /Haruki Murakami

Haruki Murakami’yi keşfedeli çok fazla olmadı iş yerine, 2  kiloluk kitabını hergün  üşenmeden taşıyan arkadaşım sayesinde tanıdım. Hangi kitabından bahsettiğimi  tahmin etmişsinizdir. 1Q84 den bahsediyorum. 1Q84 kalın cildine rağmen her gün üşenmeden taşınıyorsa oldukça ilginç bir kitap ve yazarla karşılaştım diye düşündüm sonrasında, Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında - Haruki Murakami okuyarak yazarı tanıma yolculuğuna başladım ve ne mutlu ki  yanılmadım.
Evet bugün size Uzak Doğulu yazar Haruki Murakinin “Güneyinde Güneşin Batısında” kitabından bahsedeceğim.Kitapla ilgi paylaşımda bulunmadan önce size uzak doğulu yazarımız Haruki Murakami’den kısaca bahsetmek istiyorum çünkü yazar kitaplarında kendi hayatından parça taşıyor.  Murakami,  Aynı Palahniunk gibi yazar olarak doğan ama kariyerine yazar olarak başlamayanlardan. Yirmibeş yaşında bir caz bar açan, Murakami’nin işi, bir bar işletmeciliği olmuş olsada  ve barını  kapattıktan sonra  gece geç saatlerde,  küçük mutfağında romanlarını yazarmış. 10 yıl bu rutini sürdüren, Maruki 35 yaşına geldiğinde artık sadece yazmalıyım demiş ve barını kapatmış. İşte o gün bugündür Haruki hayatı deneyimliyor bir yandanda romanları aracılığla bizlerle paylaşıyor. Çok iyi bir gözlemci  olan, Maruki psikologluk yapmıyor olduğu gibi sade bir dille kurguyu anlatıyor ve Maruki günümüzün en önemli roman yazarlarından biri olarak kabul ediliyor.Kısa bir girişle  yazarımıza değindikten sonra kitabımıza gelirsek. “Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında” kitabı 187 sayfalık sade bir kitap,  ben bu kitabı bir akşam uyumadan  bir saat önce yarısını, ertesi günüde diğer yarısını okuyarak iki günde bitirdim. Yani kısaca bir günden daha kısa süre içinde bitebilen bir kitap.  Daha en başından, tek çocukların dünyaya bakışını çok içten bir şekilde özetleyerek ilk sayfalardan gönlümü çeldi. Kitabı okurken Borusan Klasik Dinleyerek Muzikal bir kitap okuduğum hissiyatına sahip oldum.  Kitap günlük hayattan bahseden klasik roman kurgusuna rağmen  bir erkeğin  duygusal dünyasına dalış yapan ve şeklinden beklenmeyecek bir derinliğe sahip olmasıyla şaşırttan bir kitap. Okuduğuma pişman olmadım. Merak edenler için denenmeye değer. 1Q84 e gelince sanırım onu okumak için sırada bekleyen daha çok kitap var.
Bu kitaptan sonra sırada Tristan Hawkins’in  İSİS kitabı var. İsis, Tristan Hawkins’in ilk romanı bir “dibe vurma” öyküsü...
P.S kitabın ortalarına geldiğinizde Bach- Cello Suite No.1 eşliğinde kahvenizle , gözlerinizi kapayın bir süre müziğe kulak verin işte o noktada kendinizi ve Hacime’yi düşünüp hissedin...
 “İnsanın, kaderi ve maddi dünya arasındaki gelgitlerini anlatan ve okuru kıskıvrak yakalayan bir eser. Akıllardan çıkmayacak.-The New York Observer
Kitaptan bir Müzik 
Nat King Cole- Pretend 
Pretend you’re happy when you’re blue It isn’t very hard to do.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder