28 Haziran 2014 Cumartesi

Rota İtalya

Herkese Merhaba,
Bir plaza çalışanı olunca yılın en mutlu günlerini oluşturan günler; Cuma ve yıllık izin günleri oluyor.  Bu sene 15 günlük bir izin günlüğünde tatilimi İtalya’ya planladım. İtalya'da bir gezginin tatmin edebilecek herşey bir aradaydı. Güzel yemekler, etkileyici tarih, sıcak insanlar, harika sahiller, Alışveriş olanakları, Moda ve Sanat...
İtalya’nın Kuzey batısından başlayan İtalya günlüğü Güneybatısı Napolide son buldu. Destinasyonumuzun başlangıç noktası Cenova sonrası, Milano-Venedik-Floransa- Toscana bölgesi(Sienna, Pisa, San Giminiago),-Roma-Napoli-Pompei ve tekrar Roma’dan dönüş güzargahındaydı. İnanılmaz bir yoğun seyahat programı olmasından mı yoksa doyulmaz bir ülke olduğundan mı  15 gün yetmedi . Bana kalırsa Venedik için bir ömür anca yeterdi.
Seyahatimize başlamadan önce bir tur şirketiyle anlaştık. Vize yönlendirmeleri, evrak sürecinde zamanımızı doğru planlamak adına oldukça fayda sağladı.  Mevsim Yaz, iklim akdeniz olunca efil efil elbiseler, flip floplar, sandaletler ve mini şortlar bavulumun demirbaşları arasındaydı ancak seyahatin öncesinde İtalya’da yaşayan rehberimiz Fırat, Hava yağmurlu diye uyarıda bulunca bavul yazlıklardan arınıp, baharlık giyisilerle doluverdi.  Aslıda ince bir yağmurluk da  bizi kurtarabilirmiş. Biz baharlıklarla doldurarak durumu fazlaca abartmışız 4 gün yağmurlu geçmesine rağmen hava yazlıklardan feragat edecek kadar soğuk olmadı. Aksilikler olmadı mutlaka oldu ama keyifli bir zamandı. Asıl depresyon  tatil sonrasında başladı.
2500 Km yol giderek İtalya’yı baştan başa gezdiğimiz seyahat güncesini Cenova’dan başlayıp anlatmaya çalışacağım umarım sizde okurken keyif alırsınız. Fakat öncesinde Bodrum Beachlerini paylaşacağım.
Sevgiler

6 Haziran 2014 Cuma

Baştan Başa BosnaHersek

Merhaba
Herkese geçtiğimiz sene Bosna Hersek ziyaretinde bulunmuştum. 4 Gece 5 gün geçirdiğim bu ülke hüzünlü haliyle beni o kadar çok etkilemiş bir türlü gezi ile ilgili bir yazı oluşturamamıştım. Üzerinden daha uzun bir zaman geçmeden Bosna Hersek ile ilgili genel bir yazı hazırlamaya karar verdim.
Saray Bosna ziyaretimizde Saraybosna, Mostar, Travnik ve Türk Köyü Pojitel ile sınırlı kalsada Bosna Hersek Kültürünü tarihi dokusunu hissetmek için doyurdu. Seyahatimize öncelikle Saraybosnadan başladık.Saray-Bosna, 700 bin civarındaki nüfusuyla  pırıl pırıl akan Miljacka Nehri kenarına ve onu çevreleyen yemyeşil tepelerin eteklerine kurulmuş küçücük huzur dolu bir şehir .
Saraybosna’nın tarihini kısaca özetleyecek olursak, Saraybosna’nın kuruluşu Osmanlılar’ın 1463’te bu bölgeyi fethetmesine dayanıyor. Sonrasında Türkler’in Avrupa’da kurduğu en büyük şehir haline geliyor 1878 yılına kadar Osmanlılar’a bağlı kalan şehir, Berlin Anlaşması’yla Avusturya-Macaristan yönetimine bırakılıp. Sonrasında, 1918′de Yugoslavya Krallığı’na bağlanyor. 1992’de de bir referandumla Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle Bu günkü Yönetim biçimine yaklaşıyor.
Bu tarihi çeşitlilik şehrin mimarisine de yansımış.Şehirde birbirinden tamamen farklı üç mimari bölge var. Bir tarafı sosyalist dönemden izler taşırken. Diğer taraftan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun mimarisi ve en sonunda Başçarşı da Osmanlı mimarisi izler taşıyor ki en iyi  korunan bu bölge.Bu şehirin her sokağıyla yaşanmışlık hissi taşıyor.Beni büyüleyen özelliğide kesinlikle buydu. 
Bir çok renk ve hissi bir arada barındıran bu Şehirde bazen kendinizi Türkiye’de bir kasabada, bazen kendinizi Batı Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinden herhangi birinde bazende yemyeşil tepeleri seyredalıp Alpler’de hissediyorsunuz.
Şehrin demografik yapısı, Boşnaklar (Bosnalı Müslümanlar), Sırplar (Ortodokslar) ve Hırvatlar’dan (Katolikler) oluşturuyor. 
Şehrin huzurlu havasına aldanıp, yaşamış oldukları savaşı unutsak da, bir şekilde kendini mutlaka hatırlatıyor. Saraybosna, Bosna Savaşı sırasında, 1992-1995 yılları arasında, dünya modern savaş tarihindeki en uzun kuşatmaya maruz kalmış ve çocuklar dahil binlerce insan bu kuşatma sırasında hayatını kaybetmiş, çok daha fazlası da yaralanmış veya sakat kalmış.

Kurşun izleriyle dolu binaları görünce insanın içi acıyor ve durup sorguluyor, böyle huzur dolu, güzel bir şehirde insanların ne alıp veremediği neydi?
SARAYBOSNA’DA GEZİLECEK, GÖRÜLECEK YERLER
Saraybosna her ne küçük bir şehir olsa da gezilecek görülecek oldukça fazla yeri var. Ama en ünlüsü tabii ki BAŞÇARŞI.
Saraybosna’nın çok iyi korunmuş Osmanlı mahallesi Başçarşı’da gezinirken, kendinizi birkaç yüzyıl öncesinde hayal etmeniz hiç zor değil.
Osmanlı’dan kalma bir çok cami ve birbirinden güzel eserler var.Bosna Hersek’teki en büyük katedral olan SARAYBOSNA KATEDRALİ de Ferdadiye Caddesi üzerinde bulunuyor. 
Avusturya Macaristan İmparatorluğu mimarisinin hakim olduğu Mareşal Tito Caddesi üzerinde, bir de Osmanlı döneminde, 1561 yılında inşa edilen ALİ PAŞA CAMİİ var. Küçük ama çok güzel bir cami.
Latin Köprüsünden
I. Dünya Savaşı’nın başlamasına sebep olarak 1914 yılında Avusturya Arşidükü Ferdinand’ın bir Sırp tarafından öldürülmesini hepimiz okuduk, öğrendik. Bu acı olay işte Saraybosna’da, LATİN KÖPRÜSÜ üzerinde gerçekleşmiş.
Mostar Köprüsü
Bu arada Bosna Hersek’e gelmişken, Hersek bölgesinin ana kenti MOSTAR’a da gitmemek olmaz. 1992 yılında yıkılan bu köprü  tarihe bakacak olursak. Neretva Nehri üzerinde, Mimar Sinan'ın öğrencisi Mimar Hayruddin'e bölgede ticaretin gelişmesi için yaptırılmış bir eser. 24 mt yükseklikte ve 30 mt uzunlukta olan bu köprü yapıldığı dönemde en ileri teknikler kullanılarak inşaa edilmiş. Hırvat Bölgesiyle Hersek bölgesini birbirine bağlayan Mostar Köprüsü yüzyıllar boyunca Bosna'da hoşgörü ve kültürel çeşitliliğin sembolü olmuştur. 1992'de Bosnalı Sırplar başlatılan saldırı sonrası,  
Pojitel

1993'te Hırvat tankları tarafından tamamen yıkılmış. Dev taşları, Neretva Nehri'nin sularına gömülmüştür.1997 yılında inşasına tekrar başlanan köprünün sulara gömülen taşları, vinçle çıkaraılmış orjinalıne sadık kalınarak tekrar inşaa edilmiştir. Hatta köprü ilk yapılırken taşların çıkarıldığı fakat günümüzde kullanılmayan taş ocağı sadece bu köprünün onarımı için tekrar faliyete geçirilmiş. Köprü şuan Unesco tarafından Dünya mirası listesine alınmış ve koruma altındadır. Geleneğe göre bölgede yaşayan gençler nişanlandıkları kızlara cesaretlerini göstermek için bu köprüden nehre atlayış yaparlarmış. Günümüzde bazı Bosnalı gençler ücret karşılığı köprüden atlayış yapıyorlar birkaç gencin atlayışına çığlıklar eşliğinde şahit olduk.

Mostar Bölgesi
Mostar Köprüsü sonrası rotamız eski bir Türk Köyü olan Pojitel(Poçitel) Mostar’a  15 Km uzaklıkta olan bu yerleşim yeri taştan bir kent. Boşnakça Başlangıç noktası demek olan Poçitel Dubrovnik ile sınır komşusu. Neretva nehrinin kıyısında olan bu kent ilgiyi hak ediyor
pojıtel

Peki Saraybosna’da ne yenir, ne içilir, nerelere gidilir?
Saraybosna’da her yerde PEKARA var, Anlamı fırın. Benim Saraybosna’da en sevdiğim yerdi. 

Sarajova Baş Çarşı Kahvehanesi
Malum Boşnaklar’ın börekleri çok meşhur. İstanbul’da bile birçok yerde BOŞNAK BÖREKÇİSİ bulmak mümkün.
Ama tadına bakmak için en iyi yer, tabii ki Başçarşı. Fiyatlar da çok uygun. CEVAPCICI, tüm Balkanlar’da olduğu gibi, Saraybosna’da da en popüler yemeklerden birisi. Yanında da “jogurt” dedikleri katı ayran oldu mu tadına doyum olmuyor.
Sevgiler

4 Haziran 2014 Çarşamba

Didim'in Saklı Hazinesi

Güney Ege yolculuğumuzun son yazısına geldik. İşte Karşınızda Ege'nin Saklı Hazinelerinden biri olan Apollon Tapınağı...4 günlük gezideki son durağımız Apollon tapınağıydı.
Antik Çağlarda, insanların inaçlarını çoğunu kehanetler mistik hikayeler oluştururdu. Kulaktan kulağa yayılan mitoslar bu sayede o zamanlardan günümüze bizlere ulaştılar. Modern insanlar için efsaneden öteye gidemesede, kehanet ve bilicilik Antik Çağın insanlarının tuttunduğu temel değerlerden biriydi.
Apollon Tapınağı, kehanetlerin çıkış noktası ve antik çağdan bize kalan Kutsal hazinelerden biri. Bu yapı ilk girdiğiniz andan itibaren Devasa sutunları görkemli yapısıyla büyüsü altına alıyor.  Mistik bir mekanda olduğunuzu bilmesenizde hissettiriyor.
Antik Çağın insanları,  kehanette bulunma gücünün  insanlara Zeus ve Leto'nun oğlu  Apollon tarafından verildiğine inanırlarmış ve Efsanelere  göre; Tanrı Apollon bir gün, Didim yöresinde çobanlık yapan Brankhos'a rastlar ve Ona biliciligin (kehanetin) sırlarını öğretir Çobanda , Apollon adına ilk tapınağı kurar. Adını efsanelerden alan Apollon Tapınağı’nın diğer bir adı “Didyma"  "IKIZ KARDES" anlamına gelir. Bu tapınağa Didyma denmesinin nedeni ise Apollon’un , Tanrıça Artemis'in ikiz kardeşi olmasıdır. Milet-Apollon Tapınağı arasındaki  "KUTSAL YOL" sonunda, dünyanın yedinci harikası kabul edilen "Artemis Tapınağı bulunur. Biz bu gezimizde Apollon ile yetindik.
MEDUSA
Türkiye’yi tanıtan karpostallardan mutlaka hatırlarsınız, çatlamış insan suratı figürünü işte bu ünlü yüz biliciliğin sembolü Medusa’nın ta kendisidir.Tapınağa ilk girişte tüm İhtişamıyla Medusa sizi karşılar. Yunan Mitolojisine göre, gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, dişi canavar Medusa çok güzel bir kadınmış ve bütün kadınlar Medusa'yı kıskanırmış. Bu güzel Medusa kendisine Tanrılara adamış ve iki kız kardeşi ile birlikte baş Tanrı Zeus'un en sevdiği kızı zeka Tanrıçası Athena'ya ait bir tapınakta yaşamaya başlamış. Medusanın cazibesine dayanamayan, Poseidon (denizlerin büyük tanrısı) bir gün gizlice  sevgilisi Athena'nın tapınağında, güzeller güzeli Medusa'ya zorla sahip olmuş. Bu olayı öğrenen Athena, güçlü Poseidon'un bu yaptığı karşısında kendisini aşağılanmış hissetmiş. Öyle hiddetlenmiş ki Medusa'yı kız kardeşlerini birer ifrite çevirmiş. Medusa’nın o güzelim saçlarının her bir teli bir yılana dönüşmüş. Bununla da yatışmayan Athena'nın siniri bu çirkin halinede bile hala Medusa'ya bakmaya çalışan herkesin bakışlarını taşa çevirmesini sağlamış. Athena bu cezayla da yetinmemiş ve Medusa'nın kafasını kesmeye karar vermiş.Perseus üvey kız kardeşi Athena’nın bu isteğini hemen yerine getirerek ışıltılar saçıp insanların gözlerini kamaştıran keskin kılıcını savurduğu gibi zavallı Medusa'nın yılan saçlı kafasını bedeninden ayırıvermiş. Athena'nın bilmediği bir şey varmış. Güzel Medusa, Poseidon'un kendisine zorla sahip olduğu gece denizlerin kudretli Tanrısından hamile kalmış. Perseus'un gözleri kamaştıran kılıcı Medusa'nın kafasını bedeninden ayırdığı anda Poseidon'un Medusa'nın rahmine bıraktığı çocukları Pegasus ve Chrsyar, Medusa'nın cansız bedeninden dışarı çıkıvermişler.
Medusanın mitolojik hikayesi bu şekildeyken Biz görkemli Apollon tapınağına doğru yolculuğa çıkalım.Bu Tapınak 3 ana kısımdan oluşuyor. İlk girişte 22 metre uzunlugundaki görkemli sutunlar sizi karşılıyor.
Ardından hemen Tapınağın Yüksek merdivenlerini aştıktan sonra  başlayan ve iç kısımdaki üstü  kapalı ama yanları açık kısıma geçiyorsunuz.
 Ana kapinin iki yanından, 2 uzun Tünelle 3. kısıma cikilıyor
Bu kısım üstü açık bir avlu gibi, zemin toprak..
Burada bilicilik güçleriyle kehanette bulunan Milletos ileri gelenleri bu avluda toplanırmış. Halk dışarıda toplanıp burdan onları dinlermiş. Ve böylece halka yaptırılmak istenen herşey kehanet olduğu ileri sürülerek yaptırılırmış. Apollon Tapınağının sonuna geldik. Apollon Tapınağı gercekten gezilmesi ggörülmesesi gereken büyüleyici güzellikte bir yerdir. Bukutsal toprakalra yolunuz düşerse gezmeden  gelmeyin.
Sevgiler.