30 Ekim 2014 Perşembe

GONE GİRL

Cumhuriyet bayramı tatilinde birçok yapılacaklar vardı bunlardan biride, bir sinema filmine gitmekti. Geçtiğimiz hafta sonu vakit bulamayınca tatili fırsat bilerek 29 Ekim’de Gone Girl filmini Akasya AVM'de 12.00 seansında izledik. 145 dakikalık bu filmden çıktığımızda saat 15.00 gösteriyordu. Filmi tercih etmemde ki sebeplerden biride yüksek IMBD puanıydı.  David Fincher’ın, Fight Club gibi kült filminden sonra, 8.5 IMBD puanına sahip filmi beni sinemaya çekmek için oldukça cazip bir etkendi.


Film hakkındaki yorumlarıma gelecek olursam bu film, heyecanlı ve bol gerilimli kurgu severler için iyi zaman geçireceğini sürükleyici bir film. Gone Girl filmini bilenleriniz biliyordur ki, film Gillian Flynn'ın Bestseller kitabının uyarlaması. Kitabını okumadım bu yüzden uyarlamanın ne kadar yerinde olduğu hakkında yorum yapacak yeterlilikte değilim. Ancak okuyanlar ve izleyeneler övgüyle bahsediyor.


Son olarak, Ben Affleck beni kendine birkez daha hayran bıraktığını söz etmeden geçemeyeceğim. Rosamund Pike’ın oyunculukta ki perfonmansıyla,  En iyi kadın Oyuncu Oscar Adayı olmayı hak ettiğini düşünüyorum.
Film IMBD puanına baktığınızda 8.5 IMBD hak etmemiş dedirtse de sürükleyici kurgusu ve konusunun işlenişinde satır aralarının kaçırılmamış olmasıyla izlenmeyi hak ediyor. İyi seyirler...

22 Ekim 2014 Çarşamba

Devlet Tiyatrolarında "Nice Yıllara"

Merhaba,
Sonbaharın gelmesiyle birlikte tiyatro sezonuna merhaba dedik. Geçtiğimiz senelerde biletlerin online satışı için MyBilet’i kullanılırken bu sene Biletiva.com online satışlar için yetkiliydi. Bende bu siteden ilk defa etkinlik satın aldım.  Biletiva.com ‘da en az MyBilet kadar kullanım kolaylığı sağlıyor ve gidemediğiniz oyun için 24 saat önceden biletinizi açığa alma şansınız bulunuyor.

 Bu ay ki tiyatro biletlerini almak için geç kaldım. Merak ettiğim bildiğim çoğu oyun tükenmişti. Buna rağmen hafta içi illa tiyatroya gideceğim diyerek konusunu,   ilginç bulduğum  Nice Yıllara oyununa Cumartesi 15:00 seansına Cevahir sahnede bilet aldık.

Cumartesi günü yapılmayacak bir şey yaparak,  karayoluyla Boğaziçi köprüsü üzerinden karşıya geçmeye çalışınca da oyuna ucu ucuna yetişmiş oldum. Soluk soluğa oyunda yerlerimizi aldık gevşedik ve seyre koyulduk.
Oyunun konusundan spoiler vermeden bahsedecek olursam, Nice Yıllara, zamanında çok ünlü olan, sayısız oyunda başrol oynamış Zerrin Karaman adlı bir oyuncunun, oyunculuğu bıraktıktan sonraki yaşamını seyirciye sunuyor.
Dekor ve konunun uyumu beni hayran bıraktı. Köhne bir evde eski antika eşyalar, duvarlarda Zerrin Karaman'ın oyunlarının afişleri, kostümler, peruklar ve bir köşede hiçbir zaman çalmayan telefon...
Tek kişilik oyunlarda, konu ne kadar ilgi çekici olursa olsun oyundan kopmamak epeyce zordur. Ancak bu oyunda Defne Yalnız öyle bir oynuyor ki bütün sahneyi dolduruyor. Oyun vurucu bir son ile bitiyor. İzlemeye değer
Şimdiden herkese iyi seyirler...

19 Ekim 2014 Pazar

Bazıları Çay Dem'li Sever



Bazılar Çay Sever
Bir cafe'ye gittiğim zaman herkes Türk kahvesi, latte, espresso içerken, çayımı söylerim. Bir demli çay olmazsa olmazdır. 
Çayın her çeşidine bayılırım hal böyle olunca duydum ki siyah çaydan beyaz çaya, roobiostan beyaz çaya, atmıştan fazla  çeşide sahip “Tea house” konseptiyle  Dem Karaköy açılmış, ilk fırsatta soluğu Dem Karaköy'de aldık.


Dem’e girdiğim anda buraya önceden gelmişim gibi hissettim bu kadar tanıdık sıcak bir yer önce içeride daha sonra gittiğimizde de içeride oturduk ikiside birbirinden keyifliydi.

Dem Karaköy’de Çay
Dem Karaköy’de masanıza iki ayrı menü geliyor. Bir tanesi içinde atıştırmalıkların ve Türk kahvesinin olduğu tek sayfalık menü; diğeri ise 60 çeşit çaydan oluşan “Çay Menüsü”. Menüyü “kırmızı çaylar”, “beyaz çaylar”, “siyah çaylar”, “yeşil çaylar” gibi birkaç bölüme ayırmışlar. İçeceğiniz çayın damak zevkinize uyup uymayacağını altındaki açıklamaya göre anlayabiliyorsunuz. Dem’de çayınızı ister tek fincan olarak, isterseniz de çaydanlıkta söyleyebiliyorsunuz.
Çaydanlıkta söylediğinizde sunumlar tek kelimeyle harika oluyor. Fincan fiyatları 9-14 TL, demlik fiyatları ise 15-21 TL arasında değişiyor. Üç çeşidi bulunan Türk çayının ise fiyatı 5 TL.

White Melon
Ben gittiğim zaman “beyaz çaylar” bölümünden White Melon‘u içtim, kavun kokularının geldiği çayın içimi çok kolaydı.

Dem’i en kısa zamanda deneyimlemenizi öneriyorum…
Dem Karaköy Adres: Kemankeş Mahallesi, Hoca Tahsin Sokak, No:17 Karaköy/İstanbul
Dem Karaköy Telefon: 0212 2939792



15 Ekim 2014 Çarşamba

Insparkus'la Kariyer Yolculuğu

Bumerang, üye olduğumdan beri birbirinden güzel süprizler peşimi bırakmıyor. Geçtiğimiz günlerde Blogun ismini güncelleyerek tekrar bir başvuruda bulundum. Platin üyeliğimin ardından, çok güzel bir deneyim olan, Insparkus'un online kariyer koçluğu programını hediye verdiler.
Ben de kendime  merakla bir test yaptım ve keşke çok daha önceleri Insparkus ile tanışmış olsaydım dedim. Insparkus sadece meslek seçiminde değil, B planı arayan kariyerini geliştirmek isteyen profesyonellere de hizmet sunuyor ve bunu sıkmadan eğlence ile yapıyor.

 
Insparkus ile Neler Yapıyoruz.
Vizyon, konum ve plan adındaki üç paketiyle  rehberlik hizmeti veriyor. Bu aşamalarda özenle hazırlanmış sorulara süre sınırlaması  olmaksızın, yanıtlar veriyorsunuz ve kariyer koçunuz bu yanıtlara göre size bir rapor hazırlıyor.
Biraz daha detaylandıracak olursam:
Insparkus'un vizyon, konum ve plan adı altında üç tane paketi var, ben vizyon paketini tamamladım. Birinci bölüm, “yola hazırlık” kısmıydı...
Kariyerini tasarlamaya hazır mısın?” dediler ve başladık sanal yolculuğumuza. İlk soruları “ kariyer yolculuğundan beklentin nedir?” konusuydu. Sonrasında kariyer çizgisinde nerede olduğumu sordular, ardından varmak istediğim noktayı üç boyutlu hayal ettirdiler. Zihnimde görsel bir destekle canlanan kariyer yolculuğum daha bir ulaşılabilir hale geldi.
Sonrasında “geleceğini ısmarla” Hadi bakalım dediler. Ses kaydı dinlettiler, tasarladığım geleceği 4 boyutlu önüme serdiler. Aslında bütün soruları burada yazıp hevesinizi kaçırmak istemiyorum.  
Sonraki adımda vizyon kolajı yaptırdılar. Sonrasında nasıl bir çalışma ortamında motive olacağımı irdeledik beraber. En son aşama ise kariyer alternatifleriydi. 
Bir uzmanla karşılıklı konuşuyor gibi gerçekçi sanal dünyada deniyimlediğim en gerçekçi bir deneyimdi benim için...
Kendi değerlerini başkalarına aktarabildiğinde, görünür olur öne çıkarsın. Kendimizi her seferinde farklı anlatırız. Anlatmaya devam et ve aldığın yanıtları, anlatımını zenginleştirmek için kaynak olarak kullan. dediler çok doğru bir cümleydi.
 Sonuçta bana kendimi özel hissettiren çok güzel bir değerleme sundular "Kendini tanıtırken dolu bir içerik hazırlamışsın. Seni daha iyi tanımak için blog’una da göz attım. Yazmayı ve ifade etmeyi seven, pek çok farklı alana ilgi duyan, yaratıcı biri olduğunu düşündüm.” yönlendirilmeye direnen inatçı olmama rağmen mantıklı gelen tüm yönergeleri uygulayacağıma dair kendime sözümü verdim. Bu standart paketlerin haricinde bir de ek koçluk hizmetleri var. Kariyer hedefleriniz konusunda ailenizi nasıl ikna edeceğiniz konusundan tutun da kariyer hedefinizi yöneticinize nasıl anlatacağınız konusuna kadar iş hayatında takıldığınız bir çok noktada uzman kariyer koçları yardımınıza koşuyor.
SONUÇ OLARAK; Insparkus da kariyer adımlarında  sanal bir uzman olarak gayet de başaralı hizmet veren bir oluşum ence değerlendirin bu fırsatı !Buradan Insparkus'a ücretsiz üye olarak bu güzel hizmetleri yakından tanıyarak başlayabilirsiniz mesela, mutlaka size ya da yakınlarınıza faydası olacaktır.
Doğru Zamanda Doğru koşullarda,

Olmak istediğiniz yerde olmanız dileğiyle...


8 Ekim 2014 Çarşamba

Masallardan Kalma Sangimignano

Az gittik uz gittik Toskana bölgesini arşınladık. İtalya’da rönesansı yaşamak istiyorsanız Toskana bölgesinde olmalısınız.
Pisa bölgesini, Floransa’yı kapsayan Toskana İtalya’nın tarihinden kültürüne bütün zenginliklerine doyduğu Toskana'da bugünkü rotamız bu Sangimignano
Bir yer düşünün, evlerinin taş oyuklarına kuşların yuva yaptığı, balkonlarda daracık alanlara iplere çamaşırların asıldığı, ufacık ama bir minik köy hayal edin.

 Çevresi bağlarla çevrili Sangimignano işte tamda burası  sizi alıyor bambaşka bir zamana götürüyor. Sangimignano adını tarihi kulelerinden alıyor.
Geçmişte sayısı 72’ymiş, bugüne ise 14’ü ulaşmış. San Gimignano delle Belle Torri (yani Güzel Kulelerin San Gimiganno’su)
Kasabaya ulaşım , Siena ve Floransa’dan tren ya da otobüsle Poggibonsi’ye, buradan da otobüsle 20 dakikada sonunda bir yolculukla gerçekleşiyor
Kasabaya ulaştığınızda, kendinizi ortaçağ film setinde gibi hissedeceksiniz. Sokaklar, evler muazzam, kentin mimarisi etkileyici.
İtalya’nın her yerinde dondurma yemelisiniz. Eğer sıra gözünüzü korkutmazsa bu meydandaki Gelateria di Piazza’dan dondurmalarınızı alın çünkü 2006-2007-2008-2009 senelerindeki ödüllü dondurmacısı bence kesinlikle harika!
San Gimignano’da çok sayıda müze var. Genelde hafta içi 17.00’de, hafta sonları ise 19.00’da kapanıyorlar.
Ortaçağ işkence aletlerinin sergilendiği ‘Museo della Tortura e di Criminologia Medievale’ dikkat çekici fakat biraz ürkütücü!
Dondurmacının karşısında ki giyotin meydanında gelen geçeni izleyip turist olmanın keyfini çıkarabilirsiniz. Giyotin meydanı dedim de, bu kasabanın içinde var bir şiddet yanlılığı ama biz çözemedik.
Kasabanın tepesine çıktığınızda alabildiğince yeşil ,  eşsiz bir manzara sizi karşılıyor olacaktır.
Kasabanın sokaklarını arşınladıkça ortaçağın dokusunu daha çok hissedeceksiniz ben birkaç kareyle size o hissi yaşatabildi isem ne mutlu bana!
Bir başka gezi yazısında görüşmek dileğiyle!

2 Ekim 2014 Perşembe

Ayvalık'tan Cunda'ya, Cunda'dan Asos'a

Tatil denilen şey  benim için, kendimi dinlemek ve  İstanbul’un kaosu içinde  kaybolmuş benliğime nefes aldırmak demekken . Gezi ise çeşit çeşit  kültürleri tanıyıp, farklı farklı şehirleri gezip yeni yerler keşfetmektir.  Bu sene çok gezip az tatil yaptığım bir dönem oldu benim için belkide fırtınalı ruhumu gezerek dindirebilirim sandım. Bu yüzden çok gezdim az dinlendim.
Enerjim hala yerindeyken gezmeye devam ediyoruz. Bugünde  İstanbul Ayvalık üzerinden Cunda’ya varıyoruz. Kaldırım taşlı,  dar sokaklı, mavi saksılı, begonvil bezeli sokakları ve cumbalı evleriyle Cunda tipik bir Rum kasabası..

Cunda’ya vardığımızda ilk olarak Mustafa & Saki'nin Yeri'nde dibek kahvesini içerek soluk aldık. Ardından dar sokakları gezmeye başladık. Gezi sonrası yorulduğumuzda bu sefer Taş Kahve’de kahve molasını vermiştik. 

Dinlendikten sonra tarih yüklü adanın tepesine doğru tırmanmak için tekrar yola koyulduk.
Eski Cunda evleri, sahil boyu, incik boncuk satıcıları, balık restaurantları hepsi öyle güzel biraraya gelmiş ki yol hiç bitmesin istedim.




Tepeye tırmandığımızda harika bir manzara karşıladı bizi , bu manzaraya Koç ailesinin desteği ile yeldeğirmenleri  de eklenmiş.
Adanın tepesinden  manzaraya bakan şirin bir cafe ve değerli bir kütüphane bulunuyor. Selim ve Necdet Kent Kitaplığı olarak geçen bu kütüphane mutlaka görülmeli. Tepeye çıktığınızda soluklanmak için taze nane yapraklarının sarıp sarmaladığı buz gibi bir limonata çok iyi gelecektir.

Cunda’da yapılacaklar bunlarla sınırlı değil bu adaya geldiğinizde mutlaka güzel bir balık keyfi yapın!
Ertesi günü  gündüz Ege’nin buz gibi sularında serinledikten sonra akşam, rotamızı Şeytan Sofrasına çevirdik. Şeytan Sofrası, Üzerinde Şeytan'ın ayak izi bulunduğuna inanılan,insanların  madeni para atarak dilek dilediği eski bir lav birikintisi.
Şeytan’dan dilek dilemek bana göre birşey olmadığı için tüm dileklerimi Güneşin Batma anına sakladım. Alkışlar içinde güneşi uğurladıktan sonra Şeytan sofrasından ayrılıkdık.

Bir sonraki gün dönüş yolculuğuna geçtiğimiz gündü.  Ayvalık, Asos ve Tekirdağ üzerinden İstanbul’un yolunu tuttuk. Asos’a gitmeden mutlaka uğramanız gereken köylerden biri Adatepe Köyü,  

 Kazdağlarının eteklerinde bulunan bu köy yemyeşil doğası oksijen dolu havasıyla sizi de sarhoş edecektir. Köyün denize kapan kısmında Zeus atları bulunmakta dır. Köye varmadan denize bakan yamaca doğru giden ormanın içindeki patika ile ulaşılır Zeus Altarına. Bu yol da oldukça keyifli. Devasa çam ağaçlarının altından,  Adatepe köyünün uzaktan yanyana üstüste konmuş kibrit kutusu gibi görünen taş evlerinin eşliğinde uzun bir yürüyüş yolunun sonunda Tanrıların Tanrısı Zeus’un Karısı Hera ‘ya aşık olduğu tüm körfezi kanatlarının altında aldığı bu manzaraya  ulaşıyorsunuz .
 Eski çağlarda Zeus’a  kurban ve adaklar sunuyorlarmış. Köyün bulunduğu bu bölgede Troia, Midilli, Pers, Atina, Roma, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerini izlerini bırakmış. Adatepe köyünde Cumhuriyet öncesinde Rumlar ve Türkler bir arada yaşıyorlarmış. 
Mübadele sonrasında ise Rumlar Köyden ayrılmışlar. Adatepe Köyünden otlu gözlemesini ve tavşan kanı çayını içerek ayrılıyoruz. Dönüş yolculuğumuzda Tekirdağ Özcanlar köfte’de akşam yemeğimizi yiyerek bitiriyoruz. Yolculuğumuzun sonuna geldik bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle sevgiler,