ressam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ressam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Temmuz 2017 Cuma

Paul Gauguin Ressamlar Dizisi #3#


Herkese Merhaba,
Bugün  size ,  Monet’in,Cezanne’nin Van Gogh’un çağdaşı  Paul Gauguinden bahsetmek istiyorum.




Paul Gauguin,
Parisli ressam hayatına, ressam olarak değil bankacı olarak başlar, Danimarkalı bir mürebbiye olan Mette ile evlenir ve beş çocuk sahibi olur. 30 yaşına kadar aile babası bir bankacı olarak hayatını sürdürürken,  Camille Pissarro ile arkadaşlık kurar ve içinde ki sanat aşkı bastırılamaz hale gelir. Yarı zamanlı hobi olarak yaptığı ressamlığını Bankadaki işinden istifa ederek tam zamanlı hale getirir. Ünsüz bir ressam olan Gauguin geçim kaynağını kaybedince,  var olan varlıkları satıp satıp yemeye başlar bu duruma daha fazla dayanamayan Eşi Mette ortanca çocuğu dışındaki diğer çocuklarınıda yanına alarak Danimarkaya döner. Bu dönemde Vincent Van Gogh, Gauguin’i Arles’e çağırır  Gaugini Sarı Ay çiceklerle karşılayan Van Gogla  birlikte, 9 haftayı resim yaparak geçirirler. Gaugin, Van Goghla yaşadığı tartışma sonrası Van Gogh’un evini terk eder bunun üzerine,  Van Gogh kulağını keserek intihara kalkışır.




Mali durumu kötü olan Gaugin Parise dönmesinin ardında iyice sıkışık zamanlar geçirir. Bunun üzerine çalışmak üzere Panama Kanalına gider Haiti de yaşar bir süre, hatta ünlü tablosu olan ‘Fatata te Miti (By the Sea)’, ‘la Orana Maria’ (Ave Maria) adlı tablolarını burada yapar. Peru'da çocukluğunu geçiren ressam hayatında hep Güney Amerika'nın bozulmamış doğasını arara bu etkiyide resimlerinin çoğunda görüyoruz.






Bir gezgin olan, Paul Gauguin  yaşadığı çağın vahşetinden ve emparyalizme olan tepkisinden dolayı medeniyetten kaçmak için önce Panama’ya sonra Martinigue’e gider.
Gauguin, bir tezatlar ressamıdır, «ilkel» olduğunu savunduğu halde, sembollerden, renk zenginliğinden, bahseder. Yine de bu değişik ruh fırtınalarından, karşımıza  sahici bir insan çıkar.
54 Yaşında  Frengiden Vefat eden Gaugiun malesef ki çoğu sanatçı gibi ölümünden çok daha sonrasında değeri bilinmiştir.

8 Mayıs 2014 Perşembe

Gustav Klimt Ressamlar Dizisi#4#





Anne Çocuk

Sanayileşme devrimi sonrasında, Endüstrileşmenin olumsuz etkilerinin hissedilmesiyle İngiltere’de Art Nouvea adı altında bir sanat akımı başlamıştır. Art Nouvea olarak adlandırılan bu akımın amacı, makinenin yok etmeye başladığı zanaatkarane işçiliğe saygıyı tekrar kazanmaktır. Ayrıca İngiltere’de 19. yüzyılın ikinci yarısında egemen olan Victoria döneminin zevksiz ağır süslemeciliğine karşı bir tepkidir de  bu akım.
Bu akımın sanatçılarından biri olan Gustav Klimt, eserlerinde Art Nouveau ve Sembolizm’i ustaca bütünleştirmiş bir ressamdır bugün sevdiğim bir kaç eserinden bahsetmek istiyorum.

1862 yılında Viyana’da dünyaya gelen Gustav Klimt, 1876’ da Viyana Halk Sanat Okuluna girmiştir. 1886-1892 yılları arasında Burgteater ve Viyana Sanat Tarihi Müzesi’nde duvar resimleri yapmış, Eserlerinde çoğunlukla altın rengini ve kadın figürünü çalışmalarında kullanmıştır. Klimt eserlerinde resimlerindeki kadınlar çıplaktır ve çıplaklık gerçektir. Bu çıplak kadınlar, doğurganlıklarıyla sonsuzluğu da sembolize ederler
“Beethoven Friz’
Beethoven Friz
Klimt, bir başyapıt olarak anılan “Beethoven Friz’i” 1902 yılında yapmıştır. Sergiden sonra yerinden kaldırılacak düşüncesiyle eserini ucuz ve taşınabilir malzeme ile çalışmış ve bu nedenle daha sonra frizin restorasyonu sırasında ciddi sıkıntılar yaşanmıştır. Eserin uzunluğu 34,14 m yüksekliği ise 2 Metredir. Beethoven Friz, sergi sonunda büyük bir koleksiyoncu olan Carl Reinighaus’a satılmıştır. Yedi parçaya bölünerek sökülen bu yapıt, tam 12 yıl boyunca Viyana’da bir depoda muhafaza edilmiştir. 1915 yılında o dönemin en büyük Klimt koleksiyoncusu olan August Lederer tarafından satın alınmıştır. Klimt’in başyapıtlarından olan bu eser, 1973 yılında Avusturya hükümeti tarafından satın alınmış ve 10 yıla yakın bir sürede oldukça maliyetli bir şekilde restore edilmiştir.
Klimt’in bu eserde, insan vücudundaki geometrik şekillerden yola çıkarak, bedeni bezenmiş bir şifreye dönüştürme çabası dikkat çekmektedir. Bu çalışma Klimt’in ‘altın çağ’ına başlangıç yaptığı eser olarak sayılmakta ve sanatçının gelişiminde önemli bir rolü olduğu düşünülmektedir.
Schubert at the Piano
Gustav Klimt: Adele Bloch-Bauer                                 
Ferdinand Bloch, 1903’ün yazında, eşinin ailesine o Ekim’deki evlilik yıldönümleri için hediye etmek amacıyla eşinin bir portresini yapılması için sipariş verdi. Ancak resim ancak 1907 yılında tamamlanabildi. Bu resimde, Adele’in altın bir tahta oturmuş, üzerine oldukça lüks dekore edilmiş altından bir elbise giymiş olduğu görülmektedir. Klimt’in imzası, dekoratif elementlerdir: üçgenler, yumurtalar, gözler… Elbisesine doğru akan saçları, ressam ile modeli arasındaki özel ilişkinin ipucudur. Bu, Adele Bloch-Bauer’in iki portresinden ilkidir. İkinci portrenin yapımı 1912’de asıl görüntüsünü tamamlar.
İkinci Dünya savaşı sırasında el konulan bu resim, Bugün New York’ta, Neue Galeri’de muhteşem azametiyle sergilenmektedir.

Adele Bloch-Bauer
Adele Bloch-Bauer




VİRGİN