Portekiz’in renkli başkenti Lizbon, hangi mevsimde giderseniz gidin çok güzel ve görülmeye değer bir şehir. Ancak havaların ısındığı yazı hissettiğimiz şu günlerde Lizbon ziyaretçilerine daha keyifli anlar sunuyor. Portekiz’e havayolu ulaşımında birçok alternatif mevcut, ancak yaklaşık 4,5 saat süren bu yolculuğu THY daha konforlu hale getirebilirsiniz. İstanbul’dan Lizbon’a her gün 2 tarifeli seferi bulunuyor. Dilerseniz, Lizbon’a gidip Porto’dan dönebilirsiniz ya da bizim gibi Porto’ya Oriento Durağından kalkan trenle yaklaşık 2,5 saat yolculukla gidiş dönüş 40 Euro’ya günübirlik yolculuk yapabilirsiniz. Konaklamamızı, Lizbon’da Orta sınıf insanlarının yaşadığı ve turistik bölgelere ulaşımının da kolay olduğu ALAMEDA bölgesinde TURİM ALAMEDA otelinde gerçekleştirdik. SALDANHA durağı da bu bölgeye yakın ve o bölgede konaklama açısından uygun denilebilir.
Lizbon’a geri dönecek olursak, Lizbon birçok özelliği ile İstanbul’a benzer bir şehir, İstanbul’a benzer özelliklerinden en önemlisi 7 tepeli bir şehir olması ve her bir tepesinin turistik gezilecek bölgelere ayrılmış olması. Şehri okumaya başlamanın en güzel yolu CHADİO tren durağından başlamak; Bu bölge BAXİA/CHADİO bölgesi aynı zamanda eski şehrin başlangıç bölgesi de sayılabilir ve ünlü Lizbon 15 TRAM tramvayı da bu durağın önünden geçmektedir. 15 TRAM ile dilerseniz kaleye çıkabilir dilerseniz ALFAMA bölgesine giderek bu bölgeyi gezip Fado’nun doğduğu bu semtin tadını çıkarabilirsiniz. Tarihi ve görülmeye değer yerlerin neredeyse tamamına giden bu tramvayla şehri keşfetmek çok keyifli. Fotoğraf çekmeyi seviyorsanız, makinenizi de yanınıza almayı unutmayın. Çünkü Lizbon’da tramvaylarla dolaşırken neredeyse her köşe başında güzel tarihi binalar ve yokuşların sonunda etkileyici manzaralar sizi bekliyor olacak. BAXİA/CHADİO bölgesinde Lizbon’un meşhur tatlısı Pastais de Nata’nın yapıldığı birçok tatlı cafebulabilirsiniz ama en tatlısı için sizleri Belem bölgesine alalım.
Belem Bölgesinin öne çıkan özellikleri Belem Pastanesi(Pasteis de Belém ), Belem Kulesi (Torre de Belem), JoseSaramogo Manastırı ve Kâşifler anıtı bu saydıklarımın hepsi BELEM bölgesinde toplanmıştır ve BELEM bölgesini gezmek için bir tam gün ayrılması yeterli olacaktır. Şimdi BELEM bölgesine nasıl gidebiliriz. Lizbon’da metro ağı ve ulaşım çok konforlu. Belem bölgesine gitmek için Yeşil olan metro ağının son durağı Tagus Nehri kıyısında, Cais do Sodréistasyonunda inip 15 Numaralı nostaljik tramvaya binebilirsiniz. Belèm ve sonrasındaki nehir boyunda, okyanusa kadar gelişmiş olan Oeiras, Estoril ve Cascais banliyö yerleşimlerine ulaşımın sağlandığı, bu istasyonu not alın çünkü daha sonraki günlerde Lizbonluların yazlık bölgesi CASCAİS’e gitmek için bu istasyonu kullanacaksınız. Belembölgesinde indiğiniz Jose Saramogo Manastırını gezip, BelemPastanesin(Pasteis de Belém)’de Pastais de Natayiyebilirsiniz. Pastais de Nata’nın hikâyesi bu Manastır ile bağlantılı, 1837 yılında Jeronimos Manastırı'ndaki iki rahibenin Manastır'da yapıp beğendikten sonra Pasteis de Belem'i açmasıyla o yıldan beri bu pastanede yapılan BelemTurtası’nın orjinalini yalnızca bu pastaneden yiyebiliyorsunuz. Çünkü orjinal Pasteis de Belem'in patenti yalnızca Belem'dekipastane de bulunmaktadır. Patenti alan rahipler bunu nesilden nesile torunlarına aktarmışlar. İddialara göre bu tarif Dünya'da yalnızca 5 kişi tarafından bilinmekte ve bu 5 kişinin aynı anda aynı yerde bulunmaları söz konusu dahilinde bile bulunmamaktadır. Anlayacağınız bu şanslı tarif sahipleri butadı nesilden nesile aktararak orijinal tarifi sır gibi saklamaktadır. Dünya’da tadılması gereken 100 tattan biri olan bu tatlıyı yememek olmaz. Belèm Anıtı’nın önüne geliyoruz. Bir gemi çeşidi olan ‘’travela’’ şeklinde, yekpare betondan oluşan 54m.lik Keşifler Anıtı, 1960’da Denizci Henry’nin ( Portekiz keşiflerini başlatan denizci ) 500. Ölüm yıldönümü anısına yapılmış. Anıtın içinden üstüne çıkılabiliyor. İçeride, Lizbon tarihi ile ilgili küçük bir sergi bulunuyor. Asıl güzel olan asansör ile çıktığınız tepesinden, anıtın bulunduğu meydanın mermer zemininde yer alan dünya haritasına kuşbakışı bakmak. Anıtın yer aldığı noktadan, ‘’Torre de Belèm ‘’in bulunduğu, nehrin ağız bölgesine kadar kısa bir yürüyüş mesafesi var. Uzaktan bile çok güzel görünen Torrede Belem, kendini tüm görkemi ile gösteriyor. ( Belem Kulesi ) Manastırın 500m. Batısında kalan Torre de Belèm, DomManuel’in saltanatının son beş yılında, ( 1515-1520) TagusNehri’nin ağzını korumak için inşa edilmiş. Büyük depremden önce tamamen suyun ortasında iken, nehrin yatağının deprem ile değişmesi sonucu bugün artık kıyıda.Unesco’nun Dünya Koruma Mirası Listesi’nde yer alan, Mosteiro dos Jeronimos ( Jeronimos Manastırı ) İnşaatı 1502’de, Vasco de Gama’nın Hindistan’a yaptığı yolculuktan sağ dönmesi üzerine başlamış ve her yıl 70 kg. altına mal olarak, yapımı 70 yıl sürmüş ve Hindistan ve Afrika’dan sağlanan ticaret ile finanse edilmiş.
Belem bölgesinden sonra Lizbon’da yapılacaklar gün ve gün bitmiyor. Lizbon’da kale bölgesini gezmek için ALFAMA bir tam gün ayırıp, Rua Agusto Caddesinin keyfini çıkarıp sardalye dükkanlarından hediyeliklerinizi alıp, nefis vişne likörünü tadına varıp, Cais do Sodré durağının bulunduğu Modern Gurme Pazar Time Out’da yemek molaları verip günlerinizi tamamlayabilirsiniz.
Bir başka gün masal diyarı Sintra bölgesi ve Pena Saray’ına,oradan Avrupa’nın en uç köşesi Coba de Roca ve Lizbonluların yazık bölgesi Cascais’e gidebilirsiniz. Sintra’ya gitmek için Rossio Meydan Garından kalkan trenle bir tam günlük 21 Euro bilet almak en mantıklısı olacaktır bu bilet ile Coba de Roca ve Lizbonluların yazık bölgesi Cascais’egeçebilirsiniz. Rossio’dan kalkan trenle yaklaşık 40 dakika süren bir yolculuk sonrası Sintra bölgesine varıyoruz. Masallardan kalma, şato görünümlü Pena sarayına gitmek için, 434 Numaralı otobüse biniyoruz. İki arabanın karşılıklı bile geçemediği daracık yollardan yokuş yukarı vardığımız bu yolculukla bütün heybetiyle Pena Sarayı bizi karşılıyor. Sarayın içini gezmedik sadece bahçesine girebileceğimiz 8 Euro’luk bilet aldık. Saray gezisi sonrası tekrar tren bölgesine inerek bu sefer Coba de Roca gitmek için 404 numaralı otobüse biniyoruz. Virajlı dar yollardan Avrupa’nın en uç noktası olan Coba de Roca’da verdiğimiz fotoğraf molası sonrası rüzgârdan çok fazla vakit geçiremiyor ve yarım saat içinde oradan da ayrılıyoruz. Sanırım günün en güzel zamanını geçirdiğimiz Lizbonluların yazlık bölgesi olarak geçen Cascais’e geldik. Sokakları biraz Alaçatı’yıda andıran bu bölge en sevdiğimiz yerlerden biri oldu. Burada neşeli zamanlar sonrası Sahile yakın bir restoranda verdiğimiz yemek molası sonrası saat 20:30’daki tren ile 25 dakikalık yolculuk ile , Cais do Sodré gelip günü tamamlıyoruz.