Bu yazıyı yazmak için üzerinden epey bir zaman geçti ama söz
uçar yazı kalır diyerek hatırımda kalanları yazıya döküyorum.
Geçtiğimiz sene Temmuz ayında Paris ile başlayan gezimizi
Almanya’da noktalamıştık. Arkadaşım Sibel ile başlayan bu yolculuk içinde birçok
macerayı barındıyordu. Bunlardan biri Hollanda Amsterdam Damm Meydanında
konakladığımız otelimizin Dam Hotel’in damının akmasıydı. İlk geldiğimiz gece
Temmuz ayının ortasında olmamıza rağmen deli gibi yağmur yağıyordu. Sırılsıklam
olmuş halimizle otele vardığımızda inanılmaz mutluyduk ancak bu mutluluk kısa
sürdü. Bu arada otel merkeziydi fakat odalar küçücüktü bütün Avrupa seyahatimiz
için verdiğimiz otel parasının iki katını, 3 gece bu otelde kalmak için ödemiştik. Gece yarısı tekrar başlayan yağmur sonrası üst
ranzada uyuyan ben aniden uyandım kulağımın içine su kaçmıştı. Ara kat olmasına
rağmen odanın tavanı akıyordu odadan çıkıp yardım istediğimizde kimseyi
bulamadık daha sonra yardıma gelen resepsiyon görevlisi otelin full olduğunu
odanın olamadığını bile havlu ve fön makinası vereceğini söyledi o çaresizlikte
kabul ettik ertesi günde başka bir odaya geçmiştik. Neyse Amsterdam sonrası rotayı Almanya’ya
çevirdik artık seyahatimizindi sonlarına yaklaşmıştık. Almanya’nın Köln
şehrinden dönüş yapmayı uygun bulduk Amsterdam terminalinden İDBUS ile Köln
şehrine geçtik. Yolculuk keyifli ve kısaydı otobandan bir süre gittikten sonra yemyeşil
Almanya’nın iç şehirlerine geçtik. Kısa molaların verildiği birçok Almanya
şehrini bir sürede olsa görmüş olduk.
Köln’e vardığımızda Alman haklının adres
konusunda bizden çok farklı olduklarını daha ilk dakikadan anladık. Bize
koordinat vererek anlatıyorlardı 100 metre uzaklıktaki otelimiz için yaklaşık
20 dakika Köln sokaklarında tur attık. Köln Yavru Türkiye gibiydi daha meydana
ilk çıktığımızda köşedeki dönerci tüm samimiyetiyle bizi kucakladı. Daha sonra
Köln’de yaptığımız tek kültür faaliyeti Katedrali gezmek oldu. Zaten sonraki
günlerde de otelimize gitmek için sürekli geçtiğimiz katedrale girdik
detaylarına hayran olduk. Biraz katedral’in tarihinden bahsedecek olursam. Köln
Katredrali şehrin her yerinde görülüyor.
Götik tarzda olan bu katedralin boyu 160 metreyi buluyor. Kuzey Avrupa’nın
en büyük ibadethanesinin yapımına 14 Yüzyılda başlanmış 19 Yüzyılda
tamamlanmış. Köln’de alışveriş ağırlıklı
bir gezi yaptık. Seyahatimizin sonuna yaklaşmıştık ve kalan son paralarımızı
Primark’a çikolataya ucuz olan deodorantlara ve yeğenleri bahane ederek
aldığımız LEGO’lara yatırdık. Tek bir
sırt çantasıyla çıktığımız bu yolda 42 Litrelik Backpack yetmeyince NortFace’den
32 Litrelik bir sırt çantası daha aldık ve aldıklarımızı içine doldurarak
Ülkeye geri döndük. Almanya alışveriş yapmak için gezdiğimiz 3 ülke içinde en
uygun olanıydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder